Dijital Çağda Estetik ve Kimlik: Somerset House’dan İki Çarpıcı Sergi
Londra’nın kalbinde, şehrin en ilham verici kültür merkezlerinden Somerset House bize iki güçlü sergi sunuyor: Tai Shani’den “The Spell or The Dream” ve “Virtual Beauty”. İkisi de farklı yollardan aynı soruya odaklanıyor: Dijital çağda kim olduğumuz, nasıl göründüğümüz ve nasıl hatırlanmak istediğimiz…
Biri masalsı bir uykuya yatırıyor bizi, diğeri yapay zekâ ve avatarlarla yüzleştiriyor. Ve ikisi de aslında bugünün kadın dünyasına doğrudan sesleniyor. Çünkü estetik, güzellik ve kimlik üzerindeki tüm baskılar, en çok kadınların üzerinde hissediliyor.
Tai Shani: The Spell or The Dream – Uykunun ve Hayalin Estetiği:
Turner Ödüllü sanatçı Tai Shani, Somerset House’un 25. yılı için avluya devasa bir hayal yerleştirdi. Şeffaf bir kutunun içinde, mavi tonlarda, yatar vaziyetteki on metrelik bir figür… İlk bakışta huzurlu görünüyor ama aslında kadınlara çok tanıdık gelen bir hâli de var; sessiz, edilgen ve uyuyan bir figür.
Ama Shani’nin işi, bu sessizliği kırıyor. Figürü, etrafına oturup izlediğinizde “uykuda” gibi görünen bu hâlin aslında yeni bir kolektif düşü işaret ettiğini fark ediyorsunuz.
Eserin parçası olan The Dream radyo yayını ise kadınların yüzyıllardır susturulmuş hayal gücünü yeniden sahneye taşıyor. Brian Eno’dan Yanis Varoufakis’e uzanan farklı seslerle, hayal kurmayı politik bir eyleme dönüştürüyor.
Virtual Beauty – Dijital Estetiğin Anatomisi:
Bir yanda uyuyan bir figür, diğer yanda ekranlardan üzerimize yağan sanal kimlikler…
Virtual Beauty, Terrace Rooms’ta dijital kültürün güzellik anlayışını masaya yatırıyor.
Burada işler çok daha doğrudan;
ORLAN’ın 1993 tarihli “Omniprésence” performansı ile, estetik ameliyat masasında kendi bedenini sanatın malzemesi hâline getirip Batı güzellik ideallerine meydan okuduğu anı hatırlıyoruz.
Amalia Ulman’ın Instagram performansı sahte mükemmeliyetin maskesini düşürüyor.
Filip Ćustić’in silikon heykeli ve AI destekli portreler ise, “gerçek” ve “sanal” arasındaki sınırın artık neredeyse yok olduğunu yüzümüze vuruyor.
Kadınlar için bu sergi, günlük hayatımızda maruz kaldığımız dijital güzellik filtrelerini, beden algısını ve sosyal medyada “kusursuz” görünme baskısını sorgulamak için güçlü bir alan yaratıyor.
Dijital Kimlik ve Kadın Dünyası:
Bu iki sergi, aslında birbirini tamamlayan iki aynadan ibaret; The Spell or The Dream bize içsel hayallerimizin gücünü hatırlatıyor. Virtual Beauty ise dışarıdan üzerimize dayatılan güzellik ölçülerini deşifre ediyor.
Kadın dünyası için bu buluşma çok değerli çünkü hem dijital platformlarda idealize edilmiş bedenlere maruz kalıyor hem de kendi hayallerimizi ve sesimizi geri kazanmak için mücadele ediyoruz. Somerset House’un bu iki sergisi, kadınlara hayal gücünü sahiplenmeyi, dayatılan estetik kalıpları kırmayı ve kendi güzellik tanımını yeniden yaratmayı fısıldıyor.
Uyanış ve Yeniden Yaratım:
Somerset House’un 2025 bu sergileri sadece sanat deneyimi değil; kadınların günlük yaşamda yüzleştiği estetik ve kimlik baskılarını yeniden düşünme çağrısı. Biri uyuyan bir figürle bize “uyanmayı” hatırlatıyor, diğeri dijital dünyada “görünüşümüzün” artık kime ait olduğunu sorgulatıyor.
Sonuçta iki sergi de aynı şeyi söylüyor; güzellik bize ait, hayaller bize ait. Ve dijital çağda kadın olmanın anlamı, tam da bu ikisini özgürce sahiplenebilmekten geçiyor. İster avluda uyuyan dev figürün yanında olun, ister ekrandaki avatarlarla yüzleşin… Somerset House kadınların gözünden estetik ve kimliğin geleceğini tartışmak için mükemmel bir sahne sunuyor.
İrem Akalın
Benzer Haberler
Girişimcilik İçin İlham Veren 5 Kitap
Dijital Çağda Estetik ve Kimlik: Somerset House’dan İki Çarpıcı Sergi
Türk Sinemasına Damga Vuran 5 Kadın Yönetmen
Sofia Coppola’dan Marc Jacobs’a Sinematografik Bir Saygı Duruşu
Dünya Sinemasına Damga Vuran 5 Kadın Yönetmen
Dijital Sanatın Nabzı İstanbul’da Atıyor: Noise_Media Art 2025
Starsailor, 24 Ekim’de Zorlu PSM Sahnesinde
Jennifer Lopez İstanbul’da Şov Yaptı